Samuel Beckett’e yazdıklarımdan bahsetmeyin lütfen.
Yeteri kadar rezil ediyorum. Bari bilmesin. Huzurla uyusun.
Sizde okuyup unutun.
Unutmak mutlak olması gereken bir eylem. Her şeyi hatırlamamalı insan evlatları.
Çünkü insan hatırladıkça kendini yargılar. Yargı konusu çok karışık. Geçmiş mutluluk getirdiği gibi hüznü de peşine takar. Düşünüp durur insan evladı. Düşünmek gayet yıpratıcı. Düşünülmesi gerekenleri bırakıp gereksiz düşüncelerde boğulmak cankurtaransız bir sahil endişesi yaşatmakta. Kimse size hayat öpücüğü vermeyecek. Hayat yeteri kadar öpüyor zaten.
Neyse çok uzatmadan kahramanlarımızın dünyasına dönelim.
Bekliyorlar zira.
Huylu Genç: Farkında mısın zaman akıp gidiyor?
Huysuz İhtiyar: Farketmemek mümkün mü? Yaşlıyım ben, en farkedilen şeydir bizde zaman. Zira geçip giden kısım çoktur. Siz gençlerin içinin çürümüş olmasına ne diyeceksin peki?
Huylu Genç: İçimiz çürümedi, her gelen nesil bir önceki nesilin çöplüğünü dolduruyor içine. Siz teknolojiden uzak ve samimi bir hayat yaşıyordunuz. Sizden öncekiler savaş ve yokluk. Biz de bunlardan çok uzak. Bizden sonraki nesil daha da uzak ve farklı. Biz sizin gibi sindiremedik hayatı. Her şey çok hızlandı bizde. Teknoloji alet oldu buna. Ondan çürüme hızlandı.
Huysuz İhtiyar: Çürüme diyorsun sen buna. Çürüyen genel olarak insanlık değil mi?
Huylu Genç: İnsanlığın çürümesi göz önünde olan bilindik bir durum. Ama geleceğin emanet edilen gençliğin çürümesi çok sinsi bir durum. Biliniyor ama çözülemiyor. Çözülmesi için çok geriye gitmek gerek. Yani bayım sizin bile bu durumda payı var.
Huysuz İhtiyar: Benim ne suçum var?
Huylu Genç: Müdahil bir durumun olmasa bile senin neslinin sorunu bu. Belki sizden önceki nesil de sizi çürüttü. Kısır döngü. Kusur döngüsü. Beklemeye başladığımızdan beri geçmişi anlatarak sen de beni çürüttün. Biz ileriye neden bakamıyoruz arkadaş? Hep geri. Her koltukta bir yaşlı. Gençlik değil mi geleceğin sahibi?
Huysuz İhtiyar: Ne yapalım biz ölelim mi?
Huylu Genç: Ölmeyin. Neden ölesiniz? Sadece yol verin, yer açın. Çekilmeyi bilin. Akil adam olun, yol gösterin. Yola barikat olmayın.
Huysuz İhtiyar: Siz de yaşlılara yer vermiyorsunuz otobüste!
Huylu Genç: Haydaaaa! Tek derdiniz bu değil mi? Ne alakası var benim dediğimle?
Huysuz İhtiyar: Ne bileyim verecek cevap bulamadım.
Huylu Genç: Ne kadar garip değil mi geçmiş nesilden şikayet ederken yeni nesilden de memnun değil insan evlatları.
Huysuz İhtiyar: Gelecekten korktuğumuz için yeni nesilden hırsımızı alıyoruzdur belki.
Huylu Genç: Siz geçmişinizin intikamını alıyorsunuz sadece.
Huysuz İhtiyar: Bahane bulamadım, haklısın.
Huysuz İhtiyar: Bir ses geliyor otobüs mü o?
Huylu Genç: Otobüs mü? Doğru biz otobüs bekliyorduk değil mi? Bunu bir meslek dalı gibi sahiplenmişim bir an, unutmuşum.
Huylu Genç: Değil otobüs, Pek çok gelmeyen memnun ki yerinde.
Huysuz İhtiyar: Çok mu seneler geçti? Gelen yok sefer saatinde.
Huylu Genç: Espriler, şakalar. Zaman da nasıl geçiyor değil mi?
Huysuz İhtiyar: Akıp geçmeyen tek şey otobüs.
Huylu Genç: Biz neden otobüs bekliyorduk?
Huysuz İhtiyar: Eee şey için. Şeye gidecektim ben. Sende mi oraya gelecektin? Unuttum iyi mi sen hatırlıyorr musun?
Huylu Genç: Hayal meyal.
Huysuz İhtiyar: Beklentiler amacı unutturuyor galiba.
Huylu Genç: Galiba.
Huysuz İhtiyar: Daldın birden.
Huylu Genç: Biz otobüsü bekliyoruz. Bir yere gitmek için. Nereye gideceğimizi dahi unutacak kadar bekliyoruz. Ya otobüs de bizi unutmuş olamaz mı?
Huysuz İhtiyar: Saçmalıyorsun. Otobüs bizi neden unutsun. Belli bir güzergahı olan. Gördüğü duraklarda duran bir toplu taşıma aracı.
Huylu Genç: Onu kullanan bir şoför? O da mı araç?
Huysuz İhtiyar: O mu unuttu diyorsun?
Huylu Genç: İnsanın unutma huyu meşhurdur bilmiyor musun?
Huysuz İhtiyar: Seni de unutsam ya.
Huylu Genç: Unutma unutamadan olmuyor. Otobüs gelse unutacaksın zaten anında. Senin için beklerken zaman geçirdiğin bir oyuncağım sadece.
Huysuz İhtiyar: Öyle değil tabi ki. İnsanlar sadece birbirinin yanından geçmiyor. Bazıları iz bırakıyor. Tanışmasa da. Hiç tanışmayacak ya da iki laf etmeyecek dahi olsa. O nedenle iz bırakacaksın genç adam.
Huylu Genç: Biz nereye gidecektik?
Huysuz İhtiyar: Otobüs gelsin aklımıza gelir elbet.
Huylu Genç: Ya aklımıza gelmezse? Son durakta mı ineceğiz?
Huysuz İhtiyar: Olası. Son durağın bir başlangıç olmadığını nereden biliyoruz?
Huylu Genç: Heyt be yaşlı feylezof konuştu. Hepimizin sonu ölüm Hacı Amca!
Huysuz İhtiyar: Hacı Amca mı? O nasıl bir hitap hiç hoş değil. Hem ben o ünvanı alacak kadar şanslı değilim.
Huylu Genç: Hitaplar, ünvanlar. Takıldığın nokta bu mu? Söylediğimin içeriğine bakmadan öznesine mi takıldın? Neden böylesiniz? Ne önemi var ki hitapların? Hepimizin sonu ölüm ve 2 metrekare mezar değil mi? Öküz altında buzağı aramak milli sporumuz oldu galiba.
Huysuz İhtiyar: Ne demek istiyorsun?
Huylu Genç: Diyorum ki ben sana “Hepimizin sonu ölüm” demişim. Sen “Hacı Amca” hitabına takıldın. Yani kurduğum cümlenin amacına değil aracına takılıyorsunuz. İnsanların çoğu da böyle. Neden böylesiniz diyorum. İletişim kuran canlılarız dünya üzerinde. Konuşarak bunu bir adım öne çıkartıp tekeline alan varlıklarız. Bizden başka konuşan var mı? Peki konuşup bir o kadar anlaşamayan? Bunu demek istiyorum.
Huysuz İhtiyar: Bitti mi?
Huylu Genç: Bitti.
Huysuz İhtiyar: O zaman sessizce beklemeye devam edelim.
Huylu Genç: Bekleyelim efendim. Deli gibi beklemek ruhumuzda var.