Yazdıklarım kendi hayatımın bir kısmıdır. Yaşanmıştır ve gerçektir.
Ancak bunu düz bir yazı olarak yazamıyorum. Düğümleniyor kelimelerle harfler birbirine. Belki diyaloğa dökersem rahatlar ve düğüm genişler, açılır.
O nedenle hepinizi bildiği Hakim Amca’yı gün yüzüne çıkartıyorum. Konuma dahil ediyorum ve kendi kendime konuşuyorum.
Haydi başlayalım o zaman.
Ben: Mübaşiiiir canııımmmm nağber?
Mübaşir: Yine mi sen?
Ben: Evet yine ben beğenemedin mi?
Mübaşir: Neyini beğenecem be manyak herif.
Ben: Haddini bil ben manyak değilim deliyim.
Ben: Hakim Bey Amca ile görüşmeye geldim. Acil görüşmem şart.
Mübaşir: Git odasının orada bekle, burada bekleme.
Ben: Benim burada görüşmem lazım.
Mübaşir: İçeride dava var bitsin bakarız.
Ben: Ne kadar da insan bir mübaşir.
Mübaşir: Git ötede bekle deli.
Zaman geçer, zamanlar geçer ve dakikalar ile saniyeler birbirini kovalar. Mahkeme salonu boşalır, tam hakim bey salonu terkederken başrol olan ben olaya dahil olurum.
Ben: Durun Hakim Bey itirazım vaaaaaar!
Mübaşir: Bağırma lan toplayacaksın insanları başımıza, olay var sanacaklar.
Ben: Yok mu olay? Nereden biliyorsun olaysızlık durumunu?
Hakim Bey: Ne oluyor orada?
Mübaşir: Sayın Hakim Bey bu vatandaş sizi görmek istiyor, odanıza yönlendirdim ama illa mahkeme salonunda görüşmek istiyorum diyor.
Hakim Bey: Evladım odamda konuşsak ya rahat rahat, sana çay da söylerim.
Ben: Çay içilecek zaman mı Hakim Bey Amca? Salonda konuşsak çok önemli ve şart.
Hakim Bey: Salon boş mu mübaşir efendi?
Mübaşir: 1 saat boş Sayın Hakimim. (Tamam bu ülkede bu çok zor ama idare edin, inanmış gibi yapın işte.)
Ben: Ohooo bir saatte asarsın bile beni Hakim Amcaaaaa!
Hakim Bey: Sen yine ne kafalardasın acaba?
Ben: İçeri geçelim Hakim Bey Amca, Mübaşir Abi de gelsin.
Mübaşir: Ama öğlen arası falan filan.
Hakim Bey: Geç içeri hallederiz öğlen aranı, ne istiyorsa yapın sorun çıkmasın.
Ben: Ben ve sorun aşkolsun.
Hakim Bey: Maşallah kulaklarıda radar gibi.
Mahkeme salonuna geçilir. Hakim Bey’in benim isteğimle görev yerine geçer. Mübaşir arkada beklemektedir. Ben de sanık bölümünde yerimi alırım.
Yaz Kızım: Hakim Bey bende tam çıkıyordum. Çıkabilir miyim?
Ben: Olmaz, kalması lazım Hakim Bey, anlattıklarıma yazılı şahit gerenk. Çok önemli bir durum. Yaz Kızım Kal Kızım.
Hakim Bey: Otur kızım sizin öğle aranızı telafi edeceğim bizzat.
Yaz Kızım: Yazayım mı peki?
Ben: Tabiki yazacan, gelecek nesillere tarihi notlar düşülecek. Bu notlara ilk elden şahit olacaksın. YAZ KIZIM.
Hakim Bey: Haddini aşmasan? Sende yaz kızım. Artık kusura bakmayacaksın.
Ben: Hakim Bey mahkeme jürileri neredeeeee?
Hakim Bey: Ne jürisi? Evladım burası Türkiye, yabancı filmleri çok izliyorsun heralde.
Ben: Nasıl olmaz. Jürinin onayınıda almam gerek. Hem olan mevcudumuz çok az. Sayımızın artması ve anlattıklarımı dinleyenleri fazlalaşması lazım. Çok önemli. Hayat ve memat meselesi, daha çok hayat ama.
Hakim Bey: Mübaşir Efendi çağır arkadaşlarından birilerini. Yoksa burayı birbirine katacak.
Mübaşir: Efendim öğle arası herkes yemeğe gider.
Hakim Bey: Bul getir bir kaç kişi öğlen aranızı ayuarlayacam, yemeklerinizde benden. Nereden isterseniz ısmarlarsınız.,
Ben: Bana da yemek bana da yemek. Belki idam öncesi son yemeğim olur.
Hakim Bey: Yemek sana da söyleriz, beraber yeriz de. Ne idamı ne diyorsun sen yine? Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete. Allah sonumuzu hayır etsin…
Mübaşir dışarı çıkar 2-3 kişiyi sürükleyerek gelir. Yemek vaadiyle kandırmıştır.Arada merak eden bir avukat izin ister Hakim Bey’den gizlilik sözü alır rezil olmamak için kabul eder. Bir iki insanda bu davaya dahil olur. Hakim Bey rica eder onlardan da. (Herkes sözünde durmuştur umarım, sonuçta yazan benim ve iyi bir insansam onlarda iyi birer insandırlar heralde.)
Hakim Bey: Anlat evladım. Nedir derdin?
Ben: Geçmişimin yargılanıp gereken cezanın verilmesini talep ediyorum Hakim Bey. (Durum ciddi amca demeyi bıraktım, burada oyun oynamıyoruz.)
Hakim Bey: Nasıl yani evladım? Anlayamadım biraz daha açar mısın konuyu?
Ben: Geçmişimizde yaptığımız hatalar bizim hayatlarımıza pişmanlık olarak katma değer vergisi olarak geri dönmekte. Hayata renk katma ve çelme takma vergisi Konuyu sulandırmama izin vermeyin lütfen. Konu çok ciddi. Evet Geçmişimizde yaptıklarımız ve yapmadıklarımız/yapamadıklarımız geleceğimizde bizi ilk elden etkilemekte. Yani geçmişimizde yaptığımız bir hata geleceğimizin katili olmakta. O nedenle geçmişimi azılı bir suçlu olabilir ve yargılanıp cezalandırılmalı. Yaşanılan pişmanlık bu duruma yeterli ceza olmuyor. İnsan oğlu pişmanlıklardan ders almıyor çünkü. Örnek bir ceza olmalı ve insan eblatları bu cezadan çekinerek adım atarak geleceklerine olumsuz etki etmemeli.
Hakim Bey: Geçmişinde yaşadığın hangi olayı suç olarak bize bildiriyorsun peki?
Ben: Aynı okulda okuduğum, hasbelkader başka bir ortamda tanıştığım baş harfi “Z” olan ve yakın arkadaş olarak çok samimi olduğum bir hatun kişiyi sevdiğimi söyleyemedim. Çekindim, arkadaşlığımızın bozulmasından belki korktum. Beni sevdiğini söylemişti ama açık uçlu bir mesajdı. Belki de arkadaşçaydı bu sevgisi ve ben yine yanlış yoldaydım. Söyleyemedim. Söylesem sadece “Hayır” derdi ve unutur yine dostluğumuza devam ederdik, bilemiyorum. Bir sıkımlık kurşunum vardı ve kendi kalbime sıktım. Söyleyemedim. Hakim Bey bir insanın sevdiğini söyleyememesi çok büyük suçtur ve bunun cezasız kalması imkansızdır. Yanındaki insana “çişim geldi” diyebilen insan oğlu sevdiğini söyleyemiyor. Bir sürü nedeni var; utanmak, korkmak, çekinmek ve beşbenzeri şeyler. Duygularını konuşarak gösteren tek canlı türü olan biz insan evlatları duygularımızı ifade etmeye korkuyoruz. Bize bahşedilen bu özelliği neden kullanamıyoruz? Buna neden olan, geçmişten gelen görünmez bariyerler var. Buna neden olan insan oğlunun da yargılanmasını istiyorum. Azmettiriciler var. Ama baş suçlu benim.
Hakim Bey: Ne zaman oldu bu bahsettiğin durum?
Ben: 13-14 senesi var Hakim Bey.
Hakim Bey: Ohooo evladım çok olmuş, zaman aşımına girmiş suç. Cezayi Müeyyidesi kalmamıştır. Dava düşer.
Ben: Düşmez Hakim Bey. Ne demek dava düşer? Enflasyon düşer bu dava düşmez. Geçmişte işlenen bir suçun bugüne etkisi hala sürüyorsa bu dava düşmez, rica edeceğim tekrar gözden geçirin.
Mübaşir 1: Bu manyak ne anlatıyor ağabey? Kim bu?
Mübaşir 2: Bende bilmiyorum bizim köylü abi çağırdı bende geldim.
Hakim Bey: Kendi aranızda konuşmayın evladım, sessizlik. (“Sizi salondan atarım” diye atarlanamadı çünkü zorla tutuyor zaten içeride.)
Hakim Bey: Geçmişte işlenen bu suçun cezasını şuan zaten çekiyorsun. Pişman mısın bu yaptığından?
Ben: Cezasını çekiyorum ama insan kendini cezalandırırken bile kendisine kıyamıyor Hakim Bey. Üzülmekten, ah-vah etmekten öteye gidemiyor. Başkası tarafından cezalandırılmak daha etkili. Pişman mıyım tabiki de pişmanım. Pişman olmayan insan olur mu lan?
Hakim Bey: Lan mı? Kendine gel. (Role giren Hakim Bey tatlılığı)
Ben: Ağzımdan firar etti Hakim Bey. Özür dilerim. Ağzımı açık bulan edepsiz şeyler firar etmeye yer arıyor. Daha dikkatli olacağım.
Hakim Bey: Peki işlediğin bu suçun diğer tarafındaki kişi ile görüşüyor musun hala?
Ben: Hayır. Ben sevdiğimi söyleyemedim. Arkadaş olarak devam ederken ben iş koşuşturmasına girdim o okul mokul derken koptuk birbirimizden. Birazda benim kayıp 6 senem girince işin içine iyice uzaklaştık. Bunda da suçluyum, bakın Hakim Bey ben tam azılı bir suç makinesiyim. Kazdıkça birşeyler çıkıyor. Gözden ırak olan gönüldende ırak olur demişse haklıdır. Ama hatamı telafi etmek istedim 6 yıllık Lale Devri’nden çıkınca kendisine ulaşmaya çalıştım, ulaştım da mesaj attım ama cevap vermedi. Bence haklı. Suçluyum işte. İnsanlar sevdiklerinden uzak kalmamalı. Sevdiklerini söyleyebilmeli. Yargılanmalı ve cezalandırılmalıyım. Geleceğimin katiliyim. Pişmanlık hafif kalıyor. Hakim Bey uyumaaaaağ.
Hakim Bey: İçim geçmiş, karnımda acıktı.
Ben: Lütfen ciddiyet, tokmak nerede vurmam gerek kürsüye.
Hakim Bey: Tamam konumuza dönelim. Geçmişinden dolayı seni yargılayıp cezalandırmak bugününe ve geleceğine ne gibi bir fayda sağlayacak? Yaşanmış bitmiş. Önüne bakman gerekmez mi?
Ben: Belki hemen bir yaptırımı olmaz ama içimi rahatlatır. Dışarıda elimi kolumu sallayarak gezemem. Başkalarına örnek olurum. Geleceğime ördek olurum. Önüme bakmam için geçmişime veda etmeliyim. Suçum gayet sabit, bir insanın en doğal hakkı olan duygularını ifade etme özgürlüğünü kendimi bilerek isteyerek engelleyerek geleceğimi etkiledim. İtiraf ediyorum, suçumu kabul ediyorum ve cezam ne olursa olsun boynum kıldan incedir. Tiz vurun kellemi.
Hakim Bey: İdam mı kaldı evladım. Hem bunun suçun cezası ölüm değildir. Suçunun farkındasın ve itiraf ediyorsun. Hafifletici sebeptir. Pişmanlığın çok belirgin, gözlerinden okunuyor bu da hafifletici sebeptir ve kıyafetinde pek bir hoş en belirgin hahfifletici sebeptir bu. Bu nedenle KARAR VERİYORUM.
Herkes ayağa kalkar. Ben zaten ayaktaydım, oturacak gün mü bugün? Çok alemsiniz.
Ben: Asın beniiiiiğğğ!!!
Hakim Bey: Sus, saygısızlık yapma!
Hakim Bey: KARAR: Mahkememize başvurmadan kendi kafasına göre gelen avukatı olmayan malum deli şahısın belirttiği “Geçmişinin Yargılanma” talebi ve kendi ifadesi ile bahsettiği durumun suç teşkil etmediği, pişmanlığın sabit olduğu ancak cezasız kalmasının doğru olmayacağı düşünülmüş, bu nedenle sanık olan şahsın her hafta bin kere “Seni Seviyorum” yazıp bizzat bana getirmesine karar verilmiştir. Temyiz yolu açıktır.
Mübaşir: İtirazım vaaaarr asın bu manyağı.
Hakim Bey: Öhmm Öhmm. Ne oluyor?
Mübaşir: Özür dilerim Sayın Hakim Bey bir an gaza geldim.
Hakim Bey: Olmaz öyle daha dikkatli ol. Hoş kelimeler değil.
Ben: Mübaşir abi datlu gonuştu. Bu ceza çok hafif.
Hakim Bey: Evladım sen zaten kendi kendini devamlı yargılıyorsun. Bu en büyük ceza değil mi?
Ben: Hakim Bey de datlu gonuştu ama yetersiz. Temyize gideceğim, itiraz edeceğim.
Ben: Bari hapse atıp bir süre falaka malaka cezası vereydiniz. Hatçe’de suç ortağım onu da verin yanıma canım sıkılır içeride benim. Ben çekiyorsam o da çeksin bacılık bunu gerektirir. Hem o çok suçlu, Görevde ihmalkarlık yapıyor.
Hakim Bey: Boşver Hatçe’yi temyizi gel yemeğe gidelim. Mübaşir efendiler sizde alın şu kartı yemek söyleyin kendinize. Soran olursa benim görevlendirdiğimi söylersiniz.
Ben: Yemekten sonra gideceğimm temyize. Aç ayı yargılanamz.
Uzun lafın cücesi siz siz olun duygularınızı saklamayın, ne yaşayacaksanız yaşayın. Daha sonra cezasını yine siz çekiyorsunuz ve benim gibi kendini yargılatacak bir Hakim Bey Amca’nız olmayabilir. Kalırsınız kendi kendinize.
Hayat bu yaşayın işte.